Türk İşaret Dili

Türk İşaret Dili

# TÜRK İŞARET DİLİ

İşitme engellilerin iletişim sağlamak amacıyla parmak, el, kol, yüz hareketlerinden yararlanarak oluşturduğu işaret dili, dilin bir başka boyutudur. İnsanoğlunun dili nasıl milletten millete farklılıklar gösterirse işitme engellilerin işaret dili de milletten millete farklılıklar gösterir. Bir işaret dilini öğrenen kişi, yeryüzündeki bütün işitme engellilerle iletişim kuramaz çünkü her toplumun işaret dili bir diğerine göre farklılıklar göstermektedir. Amerikan İşaret Dili (American Sign Language, ASL), İngiliz İşaret Dili (British Sign Language, BSL), Fransız İşaret Dili (Langue des Signes Française, LSF), Alman İşaret Dili (Deutsche Gebärdenspache, DGS) adlandırmaları gibi ülkemizdeki işitme engellilerin iletişim sağlamakta kullandıkları dil de Türk İşaret Dili, TİD olarak adlandırılmaktadır.

Tarihçe

  • Türk İşaret Dilinin tarihi ne yazık ki yeterince aydınlatılamamıştır. Kaynaklarda en eski dönemlerden bu yana Türk İşaret Dilinin varlığı ile ilgili sınırlı bilgiler bulunmakla birlikte söz varlığı, dil bilgisi ve söz dizimi özellikleri konusunda bilgi yok denecek kadar azdır. Yusuf Has Hacib, ünlü eseri Kutadgu Bilig’de yaşlanan Ögdülmiş’in insanlarla artık işaretle anlaşabildiğini söylediğini yazmaktadır:

yırak eştür erdi kulak tutsa ma bu kün boldı elgin özüm imleme (KB 5642)

"Uzaklardan duyardım kulak tutsam Bugün artık insanlarla ben işaretle anlaşırım"

  • Kâşgarlı Mahmud da Divanü Lugati’t-Türk’te de imleşmek sözünün karşılıklı olarak işaretle iletişim kurmak anlamında kullanıldığı bilgisini vermektedir:

Ol anıŋ bile eligin imleşdi “O, onunla elle işaretleşti, karşıdaki de onun gibi yaptı” (DLT, I, 242-8)

Bununla birlikte kaynaklardaki en eski bilgiler Türk İşaret Dilinin niteliği, kapsamı ve özelliklerinden çok, işitme engellilerin kişilikleri ve yaşamları ile ilgili anlatılardır. Bunların da neredeyse tamamı, Osmanlı Devleti’nde resmî görevlerde istihdam edilen işitme engellilerle ilgilidir. Dilsiz veya bî-zebân olarak adlandırılan işitme engelliler, padişaha çok yakın olarak hizmet ediyorlar, haremde görevlendiriliyorlardı[1]. Kuşkusuz bunun tek nedeni işitme engelli olmalarıydı. Konuşulanları duyamadıkları için en gizli görüşmelerde bile bulunarak hizmet edebiliyorlardı. Bu özellikleri dolayısıyla Topkapı Sarayı’nda Seferli, Kiler ve Hazine Koğuşlarının Zülüflüleri arasında dilsizler de bulunuyordu[2]. Bî-zebânların en kıdemlileri Hasoda’da bile kalabiliyor, padişahın musahibi olabiliyorlardı[3].

Sarayda görevlendirilen ve sayıları elli altmış arasında olan dilsizlerin işaret dilini kullandığı bilinmektedir. Bununla birlikte işitme engellilerin kullandığı bu işaretlerden yalnızca birkaçının kaynaklarda tanımı bulunmaktadır. Her zaman olduğu gibi bu konuda da bize bilgi veren en değerli kaynak Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sidir. Seyahatname’nin birkaç yerinde işitme engellilerle ve işaret dili ile ilgili bilgi vardır. Örneğin şeytan adının çeşitli dillerdeki karşılığını verirken işaret dilinde şeytan adının nasıl gösterildiğini şöyle anlatır:

…lisânları olmayan kavm-i bî-zebânlarda yani dilsizler lisânı üzre şeytânın işâreti sağ elinin salavat parmağın sağ gözü yanına koyup parmağın eğri etse şeytân demek işâretidir[4].

Sözcüklerin karşılıkları olan bütün işaretler bugün için bilinmese de işaret dilinin saraydaki dilsizler tarafından yaygın ve etkin bir biçimde kullanıldığı kaynaklardaki bilgilerden anlaşılıyor.

Topkapı Sarayı’nda Dilsizler Bu konuda en değerli bilgiyi Topkapı Sarayı’nda on dokuz yıl yaşayan Leh asıllı Ali Ufkî Bey vermektedir: Uzun yıllar boyunca sarayda kalan dilsizler, işaret dilinde uzmanlaşmakta ve her şeyi işaretlerle ifade edebilecek duruma gelmekteydiler. Yaşlandıklarında maaş bağlanıp ihsanlarda bulunularak saraydan çıkarılan bu dilsizler, yeni alınan genç dilsizlere işaret dilini öğretmek için zaman zaman saraya ziyarete gelmektedir. Çeşitli masallar ve öyküler anlatarak, Kur’an okuyarak, peygamberlerin adlarını ve dilsiz dilinin her türlü ilginç sözcüklerini belleterek genç dilsizleri yetiştirirlerdi[5].

Bu bilgiden XVII. yüzyıldaki Türk İşaret Dilinin özellikleri ve kapsamı konusunda birtakım sonuçlara ulaşmak mümkündür. Saraya gelen genç dilsizler, öncesinde işaret dilini bütün olarak bilmemektedir. İşaret dilinin bütün sözcüklerini ancak sarayda yetişmiş yaşlı dilsizlerden öğrenmektedirler. Saraya gelen genç dilsizlerin Kur’an yazısını okuyamadığı ancak yaşlı dilsizler aracılığıyla Kur’an’ı öğrenebildikleri anlaşılıyor. İşaret dilinde uzmanlaşmış dilsizlerin Kur’an’ı işaret diliyle nakletmeleri onların Arap kaynaklı yazıyı bildiğini göstermektedir. Yazı dışında özel adların, peygamberlerin adlarının öğretilmesi ise ancak parmak alfabesiyle mümkündür. Bu da o dönemde parmak alfabesinin kullanıldığı sonucunu çıkarmamıza yardımcı olmaktadır.

Osmanlı Devleti’nde İlk Dilsiz Mektebi Saraydaki dilsizlerin yaşayışı, öğrenim durumu ve işaret dilini kullanmaları konusundaki bu sınırlı bilgilere karşılık saray dışındaki işitme engellilerin yaşayışı, iletişimleri ve öğrenimleri konusunda ne yazık ki hiçbir bilgiye sahip değiliz. Osmanlı Devleti’nde saray dışındaki dilsizlerin eğitimi konusundaki ilk girişim XIX. yüzyıl sonunda Ferdinand Grati tarafından açılan Dilsiz Mektebi’dir. Ticaret Mektebi Müdürü olan Grati Efendi’nin verdiği layiha ile Maarif Nazırı Münif Paşa’nın da desteği ile 19 Eylül 1305 (1 Ekim 1889) tarihinde Dilsiz Mektebi yaklaşık otuz öğrenci ile öğretime başlamıştır[6].

Grati Efendi, layihasında mektebin vereceği eğitim ve öğretimi şöyle ifade etmektedir: İşbu darüttedris Türkçe, Fransızca, coğrafya, ilm-i hesap, hendese, resim, hüsn-i hat dersleri ve bazı kelimatın telaffuzu taraf-ı acizanemden ittihaz olunmuş ve bittecrübe netayici nafia istihsal edilmiş olan usul-i mahsusaya tevfikan tedris olunacaktır.[7]              Bu okulda işitme engellilerin eğitiminde işaret dili de kullanılmaktaydı. F. Grati, Fransızca için oluşturulan parmak alfabesini küçük değişiklik ve eklemelerle Osmanlı Türkçesine uyarlamıştı[8]. Harflerin tek elle gösterilmesi esasına dayanan bu elifba, bugüne kadar belirleyebildiğimiz ilk parmak alfabemizdir. Servet-i Fünun dergisinin 1893 yılında yayımlanan bir sayısında Dilsiz Mektebi öğrencilerinin toplu hâldeki fotoğrafında parmak alfabesiyle “Padişahım çok yaşa” sözünü Türk İşaret Dilinde gösterdikleri görülmektedir[9].

Türkiye Cumhuriyeti’nde İşaret Dili Türk İşaret Dili tarihinde bir ilk olan Dilsiz Mektebi, Sultanahmet, Koska, Yıldız gibi birkaç semte taşındıktan ve Grati Efendi’nin ölümünden sonra ne yazık ki işlevini yitirmeye başlamıştır. Dilsiz Mektebi, İzmir’de kurulmuş olan İzmir Sağır Dilsizler ve Körler Müessesesi[10] ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında birleştirilmiştir.

Ancak, İzmir Sağır Dilsizler ve Körler Müessesesine 1924 yılında müdür olarak atanan Dr. Necati Kemal, göreve başlar başlamaz işitme engellilerin eğitimi ile ilgili yöntem değişikliğine gitmiştir. Dr. Necati Kemal, işitme engellilerin işaret diliyle eğitimi yerine onları konuşturmaya yönelik çalışmaları başlatır. Sonradan Kip soyadını alacak olan Dr. Necati Kemal, İstanbul Dilsiz Mektebinde yürütülen bu eğitim yöntemini şu sözlerle eleştirecektir: O zaman metodoral mevcut olmadığı için amprik (Abbe de Lepe) metoduyla yani parmak işaretleriyle çalışırlarmış. Musevi müessisin vefatından sonra yetiştirdiği birkaç talebe bu mektepte sırasıyla muallimlik etmişler. Mektep de sık sık yer değiştirmiş: Kâh bir medresede… Kâh bir handa… Bir zamanlar talebe zapturapt altına alınmış: kırmızı çuhadan (!) yeknesak elbise giyerlermiş[11].

Dr. Kip, özellikle dilsizlik kavramı ve Dilsiz Mektebi adı üzerinde durur ve bu adlandırmaları “büyük bir zihniyet hatası” olarak niteler: Evvela bu zihniyetleri islahla işe başladık. Asrî ve ilmî esaslar üzerine bir kadro vücuda getirerek tedrisat ve temrin programlarını bu esasa göre tanzim ettik. “Dilsiz söylemez” telakkisi bir akide hâline gelmişti. İlk tecrübelerle birkaç ay içinde bunu “Dilsiz söyler” hâline çevirerek ve bu ampirik kanaatleri sökmek üzere henüz beş altı aylık bir temrine tabi çocukları ilk Türk Tıp Kongresine arz ettik[12].

İşaret Dilinin Yasaklanması Aslında bu yöntem 1880 yılında Milano’da toplanan Uluslararası Sağır Dilsizlerin Eğitimi Kongresi’nde işitme engellilerin sözel eğitilmesi taraftarlarının çoğunluğu sağlamasıyla dünyada yaygınlaşmaya başlamıştı[13]. Dr. Kip’in İzmir Sağır Dilsizler ve Körler Müessesesinde uyguladığı bu yöntem, 1953 yılında sağır dilsiz okullarında işaret dilinin yasaklanmasıyla yurt sathında daha da yaygınlaştırılmıştır. Ancak 1970’li yılların sonunda sözel eğitimin yanı sıra dünyada işaret dili ile öğretime yeniden dönülmeye başlanmasına[14], bu dilin araştırılmasına, yalnızca işitme engellilere değil böyle bir engeli bulunmayan kişilere de öğretilmesi uygulamalarına karşın Türkiye’de Türk İşaret Dili öğretimi uzun yıllar ihmal edilmiş, hatta sağır dilsizler okullarında kullanımı yasaklanmıştır.

Bu sürede pek çok ülkede ulusal işaret dili geliştirilmiş, bilgisayarın kullanım alanına girmesiyle işaret dili eğitimi, öğretimi ve araştırmaları yeni bir boyut kazanmıştır. Dünyada yapbozlarla, kartlarla, bilgisayar oyunlarıyla işaret dili çocukluktan itibaren herkese öğretilmeye çalışılmıştır. Geçen zaman içerisinde Türkiye’de işaret dili konusunda Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 1995 yılında yayımlanan Yetişkinler İçin İşaret Dili Kılavuzu adlı eser uzun süre tek kaynak olarak kalırken pek çok ülkede işaret dilinin sözlükleri, özel öğretim kitapları, yardımcı ders malzemeleri, işitme sorunu olmayan kamu görevlilerine el kitabı gibi yüzlerce yayın çıkarılmıştır.

İşaret dilinin işitme engelliler okullarında yasaklanması; bu konuda sözlük, dil bilgisi, ders kitabı, yardımcı ders kitapları ve malzemelerinin hazırlanmasını, araştırmalar yapılmasını engellediği gibi ulusal işaret dilimizin kurulmasını ve yaygınlaştırılmasını da geciktirmiştir. Bütün bu olumsuzlukların yanında ülkemizde tek bir işaret dili değil, yöreden yöreye değişen işaret dilleri ortaya çıkmıştır. İşaret dili alanında karşı karşıya bulunduğumuz en önemli sorun da budur. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ölçünlü hâle gelmiş ulusal bir işaret dili bulunmasına karşılık Türkiye’de işaret dilleri yerel ve bölgesel alanlarda kalmış, işitme engellilerimizin çoğunun anlaşabileceği ortak ve ölçünlü bir işaret dili oluşturulamamıştır. Ölçünlü işaret dilinin oluşturulamamasında sözlüklerin ve dil bilgisi kaynaklarının hazırlanmamasının, bu konularda dil çalışmalarının yapılmamasının da payı bulunmaktadır.

Türk İşaret Dilinde Yeni Bir Dönem (2005-2011) Geç de olsa Türk İşaret Dilinin geliştirilmesi, yaygınlaştırılması konusunda yakın geçmişte önemli gelişmeler yaşanmıştır. 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun 1 Temmuz 2005 günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmiştir. Bu kanunun 15. maddesiyle “İşitme engellilerin eğitim ve iletişimlerinin sağlanması amacıyla Türk Dil Kurumu Başkanlığı tarafından Türk işaret dili sistemi oluşturulur. Bu sistemin oluşturulmasına ve uygulanmasına yönelik çalışmaların esas ve usulleri Türk Dil Kurumu Başkanlığı koordinatörlüğünde, Millî Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” hükmü getirilmiştir.    Türk Dil Kurumunun koordinatörlüğünde yürütülen çalışmalarla 5378 sayılı Kanun’un verdiği yetkiyle Resmî Gazete’nin 14 Nisan 2006 günlü sayısında yayımlanan Türk İşaret Dili Sisteminin Oluşturulması ve Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esasların Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik yürürlüğe girmiştir. Yönetmelikte yer alan hükümler gereğince Türk Dil Kurumu, Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, İşitme Engelliler Millî Federasyonu ile üniversitelerin ilgili bölümlerinden Türk Dil Kurumu tarafından belirlenen temsilcilerden oluşan Türk İşaret Dili Bilim ve Onay (TİDBO) Kurulu kurulmuştur. Altı ayrı kurum, kuruluş ve bakanlık temsilcilerinden oluşmasına karşın TİDBO, örnek bir dayanışma ve iş birliği örneği göstererek kısa sürede çok başarılı çalışmalar yapmıştır.

O dönemde Türk Dil Kurumu üstlendiği sorumluluğun bir gereği olarak Türk İşaret Dili tarihinde bir ilki gerçekleştirmiş ve 7-8 Haziran 2007 tarihlerinde Birinci Türk İşaret Dili Çalıştayı’nı toplamıştır. Türk Dil Kurumunun öncülüğünde ve ev sahipliğinde Türkiye’de ilk kez düzenlenen bu Birinci Türk İşaret Dili Çalıştayı’na ülkemizde işaret dili üzerine çalışan, işaret dilinin öğretimini yapan, bu konuya gönül veren kişiler ile kurumların temsilcileri davet edilmiştir. Yerli ve yabancı bilim adamlarınca Türk İşaret Dili ile ilgili bilimsel bildirilerin sunulduğu Çalıştay işitme engelli vatandaşlarımız üzerinde çok olumlu bir etki bırakmış ve Türk İşaret Dilinin yaygınlaştırılması konusunda iyimser bir hava oluşturmuştu. Türkiye İşitme Engelliler Millî Federasyonunun Birinci Türk İşaret Dili Çalıştayı’nın açılış günü olan 7 Haziran gününün Türk İşaret Dili Bayramı olarak kutlanması önerisi büyük ilgi görmüştü.

Çalıştay’da Türkiye genelinde birden fazla biçimi bulunan Türk İşaret Dili abecesinin, her bir harfinin tek bir işaretle karşılanarak ölçünlü hâle getirilmesi yolunda somut adım atılmış ve Türk İşaret Dili Parmak Abecesi belirlenmiştir. Bu abece, TİDBO’nun toplantısında onaylanmış; Türk Dil Kurumunun kuruluşunun 75. yıl dönümünde 12 Temmuz 2007 günü Türk Dil Kurumunda düzenlenen ve dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in katıldığı törende kamuoyuna tanıtılmıştır.

Türk İşaret Dili Parmak Abecesi ile Türk Dil Kurumunun sanal ortamdaki sözlüğü Güncel Türkçe Sözlük’te her sözcüğün gösterilmesi uygulaması da sağlanmıştır. Resimli canlandırma (grafik animasyon) yöntemi kullanılarak Güncel Türkçe Sözlük veri tabanındaki sözcüklerin Türk İşaret Dili Parmak Abecesi ile gösteren yazılım hazırlanmış ve 26 Nisan 2010 tarihinde İzmir’de toplanan II. Uluslararası Türk Dünyası Kültür Kongresi’nde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İSEN tarafından hizmete açılmıştır.

Türk Dil Kurumunda kurulan Türk İşaret Dili Bilim ve Onay Kurulu, iki dönem yürüttüğü çalışmalarla gündemindeki pek çok konuyu görüşerek görevini yerine getirmiştir. Türk İşaret Dili Bilim ve Onay Kurulu, kendisinden beklenen en önemli görevi Türk işaret dilinin sözlüğünün ve dil bilgisinin hazırlanması konusunda da olağanüstü bir çaba sarf etmiştir. TİDBO, bu çalışmanın bir proje olarak sunulması kararını vermiştir. Türk Dil Kurumunun bağlı bulunduğu Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu yetkili kurulu Yönetim Kurulunda karara bağlanmıştır. Ancak projenin yürütücüsü olacak bir başka kurum yetkililerinin proje başvuru belgelerini imzalamaması üzerine TÜBİTAK’a başvuru gerçekleştirilememiştir. Bunun üzerine konunun takipçisi olan Türk Dil Kurumu, sorumluluk anlayışı ve görev bilinciyle Türk İşaret Dili sözlüğü ile dil bilgisinin hazırlanması işini öz kaynaklarıyla gerçekleştirme kararı almıştır. Türk İşaret Dili Sözlüğü ve Dil Bilgisi Projesi’nin Türk Dil Kurumunun 2011 yatırım bütçesi kapsamına alınmasını, daha sonra da  Devlet Planlama Teşkilatı ve Maliye Bakanlığı ile yapılan görüşmeler sonucunda Türk İşaret Dili Yatırım Projesi’nin 2011 yılı Türk Dil Kurumu bütçesi programına girmesini sağlamıştır.

Türk Dil Kurumu Türk İşaret Dili Sözlüğü ve Dil Bilgisi Projesi’nin çalışma ilkelerini, yöntemlerini görüşmek amacıyla 15–16 Ekim 2010 günlerinde Ankara’da Türk Dil Kurumu tarafından Türk İşaret Dili Sistemi Hazırlık Çalıştayı düzenlenmiştir. Türk Dil Kurumunun yanı sıra Millî Eğitim Bakanlığı, Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Türkiye İşitme Engelliler Millî Federasyonu ve öğretim üyelerinin katkılarıyla gerçekleştirilen çalıştay, projenin yürütülmesiyle ilgili ön bilgileri sağlayan, Türk işaret dilinin sorunlarının tartışılmasını ve çözüm yollarının ortaya konulmasını gerçekleştiren yararlı bir etkinlik olmuştur. Çalıştay’da Türk İşaret Dili Sözlük Çalışma Grubu, Türk İşaret Dili Dil Bilgisi Çalışma Grubu, Türk İşaret Dili Eğitim Araç Gereçleri Hazırlama Çalışma Grubu adlarıyla oluşturulacak proje ekiplerinin belirli zamanlarda toplanması ve çalışmalarını yürütmesi karar altına alınmıştı. İşareti belirlenen ve standart altına alınan sözcüklerin kayıt altına alınması için Türk Dil Kurumunda bir stüdyo kurulması, Türk İşaret Dili Dil Bilgisi Çalışma Grubunun ek, edat ve belirteçler ile mimikler, el şekilleri, temas noktalarını belirlemesi, Millî Eğitim Bakanlığının okullarda yaptığı tarama sonuçlarının incelenerek sınıflandırılması, kavramları ifade eden çizim veya fotoğrafların Türk İşaret Dili Bilim ve Onay Kurulunda tartışılarak karara bağlanması, grafiker desteği sağlanması kararlaştırılmıştı.

Türk İşaret Dili Sözlüğü için kavram esaslı sözcük listesi oluşturulması; madde başlarının sözcük ve sözcük öbekleri biçiminde düzenlenmesi; sözcüklerin isim, sıfat, zarf biçimlerinin ve ikinci, üçüncü anlamlarının ayrı ayrı verilmesi; “çanta taşımak”, “halı taşımak” gibi farklı biçimlerde anlatılan kavramların madde içinde değerlendirilmesi; sözlüğe sözcüklere ait anlatımların var olan bütün biçimlerinin alınması; sözcükler için örnek cümlelerin Türk İşaret Dili Dil Bilgisi Çalışma Grubunun istekleri doğrultusunda oluşturulması; sözcükler alınırken çekim ekli sözcüklere de yer verilmesi; mesleki terimlerde tek bir biçim üzerinde uzlaşma sağlanarak sözlükte bu biçimin verilmesi; Türk İşaret Dilinde bulunup da Türkçede olmayan sözcüklerin veya sözcük öbeklerinin ayrı bir bölümde ele alınması; ilk aşamada Yazılı Türkçenin Kelime Sıklığı kitabındaki ilk iki bin sözcüğün hedeflenerek ve Boğaziçi Üniversitesi ve Koç Üniversitesinde yürütülen çalışmalarla ortaya konulan sözcük listeleri ile Spread The Sign listesinin ve Millî Eğitim Bakanlığındaki kaynakların Türkiye İşitme Engelliler Millî Federasyonu temsilcilerince de gözden geçirilerek sözlüğün temel veri tabanı oluşturulması amaçlanmıştı. Her toplantıda anlatım biçimine karar verilen sözcüğün görüntüsünün toplantı sırasında bilgisayarın görüntü kayıt bölümü kullanılarak kayıt altına alınması, sonra da Türk Dil Kurumunun belirleyeceği ilkelerle gerçekleştirilecek son çekimlerin stüdyoda yapılmasına karar verilmişti. Yer adlarının Türk İşaret Dilindeki biçimleri sözlüğün ayrı bir bölümünde verilecekti.

Türk İşaret Dili Sözlüğü görüntülerinin Türk Dil Kurumu ağ sayfasında yayımlanırken sözcük tıklandığında Güncel Türkçe Sözlük’e bağlantı kurularak ayrıntılı anlamının da yazılı olarak gelmesi ilkesi de benimsenmişti. En son aşamada sözcüklerin tanımlarının da Türk İşaret Dili ile yapılması kararlaştırılmıştı.

Çalıştay'da Türk İşaret Dili Dil Bilgisi kitabının de içeriği belirlenmişti. Dil bilgisi kitabında işaret dilleri hakkında bilgi verildikten sonra Türk İşaret Dilinin tarihine değinilmesi, diğer işaret dilleriyle karşılaştırılması; el işaretlerinin, yüz ifadelerinin, beden hareketlerinin tanıtılması; işaretlerin biçimsel yapısının, sözcük sınıflarının, çekimdeki çoğul biçimlerin, görünüşlerin, bitmişliklerin anlatılması; zamirlerin, sınıflandırıcıların, zaman çizgilerinin, yönlenmelerin; birleşik işaret yapılarının ve söz dizimi özelliklerinin gösterilmesi amaçlanmıştı.

Çalıştay'da bir de Türk İşaret Dili Eğitim Araç Gereçleri Hazırlama Çalışma Grubu kurulması da kararlaştırılmıştı. Bu çalışma grubu, okul öncesi dönemde Türk İşaret Dili aracılığıyla dil edinimini kolaylaştırıcı malzemenin hazırlanması, geliştirilmesi; eğitim kademelerinde eğitim ve öğretimi kolaylaştıracak Türk İşaret Dili malzemesinin hazırlanması ve geliştirilmesi; Türkçe okuma ve yazma öğrenimini kolaylaştırmak amacıyla Türk İşaret Dilinin kullanılması için yöntem ve malzeme geliştirilmesi, Türk İşaret Dilini bilmeyen ana babalar için malzeme geliştirilmesi gibi hususlarda çalışmalar yürütecekti.

Türk İşaret Dili tarihindeki bu ikinci çalıştaya yurt içinden 35, yurt dışından 4 olmak üzere 39 kişi katılmıştı. On beş bilimsel bildirinin sunulduğu ve tartışıldığı Çalıştayda amaçlandığı gibi üç ayrı çalışma grubu oluşturulmuş ve beşer oturum gerçekleştirilerek proje için ilk adımlar atılmıştı.

Sonuç Türk İşaret Dili tarihinde devrim niteliğindeki bu çalışmalar ne yazık ki daha sonra yürütülemedi ve sonuçlandırılamadı. Bilimsel ölçütlerle ve ilkelerle yürütülecek çalışmalar sonucunda ölçünlü duruma getirilecek olan Türk İşaret Dili bu niteliği kazanamadı. Projelendirilmiş ve bütçelendirilmiş bu çalışmanın tamamlanması yerine herhangi bir alan araştırması veya sormaca uygulaması yapılmadan, hareketli görüntülerle canlandırılmadan, yalnızca fotoğraflardan oluşan pdf dosyaları şeklinde hazırlanan Türk İşaret Dili Sözlüğü, 13 Temmuz 2012 günü sanal ortamda kullanıma sunuldu. Bu çalışmada madde başları sözcük ve sözcük öbekleri biçiminde düzenlenmemiş; sözcüklerin isim, sıfat, zarf biçimleri ve ikinci, üçüncü anlamları ayrı ayrı verilmemiş; farklı biçimlerde anlatılan kavramlar madde içinde değerlendirilmemiş; sözcüklere ait anlatımların var olan bütün biçimleri gösterilmemiş; örnek cümleler verilmemiştir. Türk İşaret Dili Dil Bilgisi ise bütünüyle ihmal edilmiştir.

Bununla birlikte Boğaziçi Üniversitesi, Koç Üniversitesi ve mensubu olduğum Hacettepe Üniversitesi gibi sınırlı sayıdaki birkaç üniversitede Türk İşaret Dili üzerine bilimsel çalışmaların yürütülmesinin, Türk İşaret Dilinin öğretim programına alınmasının gelecek için umut verici atılımlar olduğunu belirtmek gerekir. Bu çalışmalarla Türk İşaret Dilinin ölçünlü duruma getirilerek ülkemizdeki işitme engellilerin iletişiminde birliktelik sağlanacağı gibi Türk Cumhuriyetleriyle yürütülecek ortak çalışmalarla Türk dünyasında işaret dili birlikteliği de gerçekleştirilebilir. Üniversitelerde yürütülen bilimsel çalışmaların Türk İşaret Dili Sözlüğü ve Dil Bilgisi üzerine yoğunlaşması ve bunların bilimsel ölçütlerle hazırlanarak çağımızın bilişim uygulamalarıyla herkesin hizmetine sunulması, özlenen ve beklenen amaçlara ulaşılmasını sağlayacaktır.

Hacettepe Üniversitesindeki çalışmalarımız semeresini vermiş ve Türk İşaret Dili Çalışmaları ve Uygulamaları Ana Bilim Dalımız 2018 yılında Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından onaylanmıştır. Ana bilim dalımız ilk öğrencilerini 2019 güz döneminde kabul etmiştir.

KAYNAKÇA

  • ALİ HAYDAR, “Sağır ve Dilsizler, Bizde Dilsizlerin Talim ve Terbiyesi”, Muallimler Mecmuası, Sene 3, Sayı 29, İstanbul, Mart 1925, s. 1248-1249

  • BOBOVİUS, Albertus (Ali Ufki Bey), Topkapı Sarayı’nda Yaşam, Sunan ve Notlayanlar Stephanos Yerasimos, Annie Berthier, Çeviren Ali Berktay, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2002, s. 29-30

  • CORBALLIS, Michael C., İşaretten Konuşmaya Dilin Kökeni ve Gelişimi, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2003

  • ERGİN, Osman, Türkiye Maarif Tarihi, Cilt 3-4, İstanbul, 1977

  • EVLİYA ÇELEBİ, Seyahatname, Topkapı Sarayı nüshası, IV. Cilt

  • GÖK, Süleyman, Dünyada ve Türkiye’de Sağır Dilsiz Okulları Tarihçesi ve Eğitim Sistemi, Türkiye Sağır Dilsiz ve Körler Tesanüt Cemiyeti Neşriyatı, İstanbul, 1958

  • KOÇU, Reşad Ekrem, Topkapu Sarayı, İstanbul Ansiklopedisi Kütübhanesi Yayını, İstanbul, 1960, s. 133

  • MILES M., “Signing in the Seraglio: Mutes, dwarfs and jestures at the Otoman Court 1500-1700”, Disability & Society, Vol. 15, No. 1, s. 115-134, Published by Routledge, London, 2000

  • Servet-i Fünun, 19 Ağustos 1893, S. 129, s. 388

Dipnotlar

[1] M. Miles, “Signing in the Seraglio: Mutes, dwarfs and jestures at the Otoman Court 1500-1700”, Disability & Society, Vol. 15, No. 1, s. 115-134, Published by Routledge, London, 2000

[2] Reşad Ekrem Koçu, Topkapu Sarayı, İstanbul Ansiklopedisi Kütübhanesi Yayını, İstanbul, 1960, s. 133

[3] Albertus Bobovius (Ali Ufki Bey), Topkapı Sarayı’nda Yaşam, Sunan ve Notlayanlar Stephanos Yerasimos, Annie Berthier, Çeviren Ali Berktay, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2002, s. 29-30

[4] Evliya Çelebi, Seyahatname, Topkapı Sarayı nüshası, C. IV, v. 395a

[5] Albertus Bobovius (Ali Ufki Bey), a.g.e., s. 29

[6] Ali Haydar, “Sağır ve Dilsizler, Bizde Dilsizlerin Talim ve Terbiyesi”, Muallimler Mecmuası, Sene 3, Sayı 29, İstanbul, Mart 1925, s. 1248-1249; Osman Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, Cilt 3-4, İstanbul, 1977, s. 1165. (İki kaynakta mektebin açılış tarihi konusunda çelişkili bilgiler yer almaktadır. Ali Haydar’ın verdiği bilgi esas alınmıştır.)

[7] Maarif-i Umumiye Nezareti Tarihçe-i Teşkilat ve İcraatı, s. 261’den nakleden Ali Haydar, a.g.e., s. 1248

[8] Ali Haydar, a.g.e., s. 1251

[9] Bu fotoğrafın altında şu açıklama vardır: Müessesat-ı Hazret-i Padişahiden Dilsizler Mektebi muallimîn ve şakirdanı. Şakirdanın işaret vakıası dilsiz lisanıyla “Padişahım çok yaşa” dua-yı vacibü’l-edasını ima eder. Servet-i Fünun, 19 Ağustos 1893, S. 129, s. 388

[10] Süleyman Gök, Dünyada ve Türkiye’de Sağır Dilsiz Okulları Tarihçesi ve Eğitim Sistemi, Türkiye Sağır Dilsiz ve Körler Tesanüt Cemiyeti Neşriyatı, İstanbul, 1958, s. 12

[11] Sağır Dilsizler ve Körler Müessesesi 1923-1938, İtimat Basımevi, İzmir, 1938, s. 46-47

[12] Sağır Dilsizler ve Körler Müessesesi, s. 47

[13] Michael C. Corballis, İşaretten Konuşmaya Dilin Kökeni ve Gelişimi, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2003, s. 117

[14] Corballis, g.y.

TÜRK İŞARET DİLİ İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARIM VE YAYINLARIM Kitap

  • Türk İşaret Dili Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi seçmeli dersler programında yer alan Türk İşaret Dili dersi için hazırlamış olduğumuz kitap hakkında daha ayrıntılı bilgi için:

  • Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın, Yrd. Doç. Dr. Serap Cavkaytar, Yrd. Doç. Dr. Zeynep Oral, TÜRK İŞARET DİLİ, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayını, Eskişehir, 1 Kasım 2014.

  • Geçmişten Günümüze Türk İşaret Dili Elginkan Vakfı 5. Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayı kapsamında düzenlenen serginin kılavuz kitabıdır. Yıllardır sahaflardan, müzayedelerden topladığım görsel malzeme ile arşiv belgelerinden oluşan sergideki malzeme ve veriler kitapta yer almıştır.

Şükrü Halûk Akalın. GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRK İŞARET DİLİ. Ankara: Elginkan Vakfı. 11-13 Mayıs 2022.

Makale-Bildiri

  1. Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın, Yrd. Doç. Dr. Zeynep Oral, İşitme Engellilerin Eğitiminde Osmanlı Yazısının Kullanımı Üzerine, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Milletlerarası Türkoloji Kongresi, 4 Ekim 2013.

Tam metni yayımlanmış olan bildiride sağırlar için kurulan ilk Dilsiz Mektebinde (1889) öğrencilere Osmanlı Türkçesi yazısının öğretimi ele alınmıştır. Arap kaynaklı elifbada /h/ ve /s/ sesleri için üç, /z/ sesi için de dört harf olmasına karşılık Osmanlı Türkçesi sesletiminde (telaffuz) bunlar arasında bir fark yoktu. Bu özellik elifbanın sağırların sözel öğretiminde de dikkat çekmektedir. Öte yandan Osmanlı elifbasının yazılıp da okunmayan harflerinin yer aldığı sözcüklerin sağırlara öğretimi de ilgi çekici örneklerle karşımıza çıkmaktadır. Bildiri, yalnızca Türk İşaret Dili tarihi açısından değil Osmanlı Türkçesinin söyleyiş özellikleri açısından da ilgi çekici bilgiler içermektedir.

  1. Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın, Azerbaycan Cumhuriyeti'nden Günümüze Azerbaycan'da İşaret Dili, 100. Yılında Azerbaycan Cumhuriyeti Uluslararası Kongresi Bildiri Kitabı, Eskişehir, 2019

İşitme engellilerin iletişim aracı olan işaret dilinin kapsamı, özellikleri, tarihi konusunda insanların çok az bilgisi vardır. Pek çok kişi yeryüzünde tek bir işaret dili bulunduğunu, işaret dilinin evrensel olduğunu sanır. İnsanların bir bölümü de işaret dilinin başlı başına bir dil olduğundan bile habersizdir. Oysa işaret dili, konuşma dilleri gibi anlatım gücüne sahiptir. İşaret dilinin tarihi insanlık tarihi kadar da eskidir. Dünyada işaret dillerinin öğretimi XVIII. yüzyılda, tartışılması XIX. yüzyılda, dil bilimsel yönden araştırılması ise XX. yüzyılda başlamıştır. Türk İşaret Dili ile ilgili ilk bilgiler XI. yüzyılda Kutadgu Bilig ve Divanu Lugati’t-Türk’ten edinilmektedir. Osmanlı Devleti’nde sarayda Dilsizlerin (Bî-zebanların) görevlendirilmeye başlanmasıyla işaret dili âdeta ikinci resmî dil durumuna gelmiştir. Azerbaycan’da işaret dilinin geçmişi konusunda pek fazla bilgi bulunmamaktadır. İlk işitme engelliler okulu 1932 yılında Bakü’de açılmıştır. Günümüzde Azerbaycan’da da işitme engellilerin (lal-kar) birtakım sorunları bulunmaktadır. Yasal mevzuatta işaret dili ile ilgili hükümler bulunsa da bunlar uygulamaya geçirilememiştir. Bildiride Azerbaycan İşaret Dilinin geçmişi ve bugünü ele alınmakta, sorunlar üzerinde durulmaktadır.

  1. Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın, İşarə Dili: Davamlı İnkişaf və Humanitar Elmlərin Aktual Problemlərindən Biri Kimi, Proceedings International Conference on Sustainable Development and Actual Problems of Humanitarian Sciences, Baku, May 14, 2018

  2. Заметки по Тюркскому Жестовому Языку Раннего Периода, ALKIŞ BİTİG Scripta in honorem D. M. Nasilov, Москва, 2015

В начале этого столетия с распространением образования и научных исследований тюркского жестового языка привело к началу исследований истории этого естественно возникшего средства общения. Тем не менее, первую информацию о корнях тюркского жестового языка можно встретить в период Османской империи. Если принять во внимание теорию о том, что языки возникникли на основе мимики и жестов, то можно смело утверждать о глубине истоков тюркского жестового языка, уходящих далеко в глубь истории. Эта статья – попытка помочь пролить свет на раскрытие корней тюркского жестового языка с помощью элементов лексического запаса, начиная с первых источников тюркского письменного языка. Ünlü Rus Türkoloğu Dimitri Nasilov'a armağan olarak Moskova'da yayımlanan ortak kitapta erken dönem Türk İşaret Dili tarihini konu edinen Rusça makalemin özeti: "Bu yüzyılın başlarında Türk İşaret Dilinin öğretiminin ve araştırmalarının yaygınlaşmasıyla birlikte bu doğal iletişim aracının tarihi üzerine çalışmaların da başlamasını sağlamıştır. Ancak Türk İşaret Dilinin kökleri üzerine ilk bilgiler Osmanlı Devleti döneminde elde edilebilmektedir. Dillerin jest ve mimiklerden doğduğu konusunda teoriler de bulunduğu göz önüne alınacak olursa Türk İşaret Dilinin tarihinin çok daha eskilere uzanabileceği düşüncesini dile getirmek yanlış olmasa gerekir. Bu makalede Türk yazı dilinin ilk kaynaklarından başlayarak söz varlığındaki ögeler yardımıyla Türk İşaret Dilinin kökleri aydınlatılmaya çalışılacaktır."

  1. Türk İşaret Dili Tarihinde Unutulmaz Bir İsim: Süleyman Gök, Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, Türk Dil Kurumu Yayını, Ankara, Temmuz 2021.

Türk sağır toplumunun efsanevi ismi Süleyman Gök (1906-1979) sağırların öğrenimleri, meslek edinmeleri ve böylece toplum hayatında hak ettikleri yeri almaları için olağanüstü çabayla ve özveriyle çalışan bir kişidir. Sağırlar için açtığı ilk özel okulda TİD ile öğretim yapmış, yazdığı kitaplarda ilk kez TİD'in birkaç sözcüğünün ve cümlesinin fotoğraflı betimlemesini yapmıştır. Süleyman Gök ölümünün üzerinden yıllar geçse de sağır toplumumuz üzerinde büyük etki ve iz bırakmıştır. Bugün TİD'de SÜLEYMAN adının gösterilişi ondan esinlenen işaretle yapılmaktadır. Makalede Süleyman Gök'ün hayatı, çalışmaları ve eserleri tanıtılmaktadır.

Ana sayfaya dönmek için tıklayınız: (opens new window)

Okumaya Devam Et!